Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan‘ın da Türkiye adına imzacı olduğu “Kalıcı Barış ve Refah için Trump Bildirisi“ne ilişkin olarak, “Memleketlerinde milyonlara hamasi nutuk çeken Müslüman liderlere sesleniyorum, okumadınız mı bu metni? Okuduysanız nasıl gittiniz Şarm El-Şeyh’e? Okuduysanız onu Nobel Ödülü’ne nasıl layık görüp, alkışladınız? Daha 100 yıl önce vatan toprağı olarak gördüğümüz bu mekanlarda neyin kutlamasını yapıyor bunlar? Trump, BM kararlarını yok sayarak bu kurumun içini iyice oydu. Bütün bu şatafatlı törenlerde BM’nin adı 1 kez bile geçmedi. Ama BM’nin sayısız kararı açıkça çiğneyerek işgal meşrulaştırıldı. Bundan sonraki hedefinin de Abraham Anlaşması olduğunu gösterdi” dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mahmut Arıkan da Yeni Yol Grup Toplantısı’nda yaptığı konuşmaya Özgürlük Filosu’na katılan milletvekilleri Sema Silkin Ün’e, Mehmet Atmaca’ya ve Necmettin Çalışkan’a ‘Hoş geldiniz’ diyerek başladı. Tüm eşitsizliklere rağmen Gazze’nın İsrail karşısında iki yıl direndiğini ve diz çökmediğini söyleyen Arıkan, Filistinli direnişçilerin, ilk günden itibaren bölge ülkelerinden beklediği ‘insani ve siyasi desteği’ göremediğini belirtti.
Arıkan, “Filistinli direnişçiler her platformda; İsrail’in işgalci olduğunun vurgulanmasını istediler. İşgalci İsrail’e karşı tam boykot, tam tecrit, tam ambargo ve kesintisiz yaptırım uygulanmasını talep ettiler. Ancak Türkiye başta olmak üzere bölge ülkeleri, Filistin’e; yiyecek, giyecek, sargı bezi, ve yara bandı göndermenin ötesine geçemediler. Bunlar da maalesef işgalci İsrail’in müsaade ettiği kadarıyla yapılabildi. Bunun adı onurlu bir direnişe destek vermek değildir. Bunun adı; katliama ara verildiğinde olay mahaline ‘yara bandı’ göndermektir” diye konuştu.
Gazze’deki ateşkese ilişkin olarak da konuşan Arıkan, “Ateşkes, barış değildir. Ateşkes, işgalin ve zulmün bittiği anlamına gelmez. Hepimiz biliyoruz ki; Gazze Şeridi’ne çizilen çizgiyi, mavi çizgiden sarı çizgiye; sarı çizgiden kırmızı çizgiye çekmekle işgal son bulmayacaktır. Yine hepimiz biliyoruz ki bugün tampon bölge dedikleri yerlere bölge ülkelerinin asker yerleştirmesiyle işgal sona ermeyecektir. İsrail, bulunduğu her santimetrekare toprakta işgalcidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tam metni paylaştı: Mısır’da imzalanan anlaşmanın adı, ‘Kalıcı Barış ve Refah İçin Trump Anlaşması’
Yeni Yol grup toplantısında konuşan Gelecek Partisi Genel Başkanı Davutoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Mısır’da imzalanan “Kalıcı Barış ve Refah için Trump Bildirisi“ne değinen Davutoğlu, özetle şunları söyledi:
“Barış 2025 diyerek yansıtılan süreç a4 sayfasını bile doldurmayan, imzalanan metin barış değildir. Ateşkes metni bile değildir. Sadece içi boş sözlerle doldurulmuş ‘iyi niyet’ beyanıdır. Trump’un Knesset’te mesajını okumayanlar Şarm El-Şeyh’te bir soykırımı örtme adına sergilenen tiyatrodan insanlık adına hüzün, öfke doluyum. Mısır’da liderleri aşağılayarak onların da ona da riyakarca dalkavukluk yaptığı bir sahnede soykırımın yok ettiği bebeklerin masum bedenleri üzerinde keyfini sürdü Trump, ‘3 bin yıl süren acı ve çatışmalara rağmen İsrailliler, siyonizmin önündeki tüm tehditlerin karşısında asla pes etmedi’ dedi.
Trump’tan Erdoğan’a Barış Zirvesi’nde övgü: Hiçbir zaman bizi yüz üstü bırakmadı, Ne zaman başım sıkışsa her zaman yanımda oldu
“Trump, Netanyahu’ya ‘harika iş çıkardın’ dedi
Trump, Netanyahu’ya ‘Harika iş çıkardın’ dedi. Bu bebek katilinin çıkardığı harika iş ne? Trump, Knesset’te soykırımın iş birliğini yaptı, ‘dünyanın en iyi silahlarını üretiyoruz, çok sayıda silah var ve İsrail’e çok silah verdik’ dedi. Trump, İsrail Genelkurmay Başkanı’nın olduğu yere hitap etti, ‘inanılmaz cesaret ve inanılmaz beceri sayesinde harika iş çıkardınız’ dedi, Genelkurmay Başkanı’na bakarak. ‘İsrail bizim yardımlarımızla tüm kazanacakları zaferleri kazandı’ ifadelerini söyleyen birisi Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde soykırıma işbirliği suçundan yargılanmalı.”
“Bundan sonraki hedefin Abraham Anlaşması olduğu gösterildi”
Kendi memleketlerinde milyonlara hamasi nutuk çeken Müslüman liderlere sesleniyorum, okumadınız mı bu metni? Okuduysanız nasıl gittiniz Şarm El-Şeyh’e? Okuduysanız onu Nobel Ödülü’ne nasıl layık görüp, alkışladınız? Daha 100 yıl önce vatan toprağı olarak gördüğümüz bu mekanlarda neyin kutlamasını yapıyor bunlar? Trump, BM kararlarını yok sayarak bu kurumun içini iyice oydu. Bütün bu şatafatlı törenlerde BM’nin adı 1 kez bile geçmedi. Ama BM’nin sayısız kararı açıkça çiğneyerek işgal meşrulaştırıldı. Bundan sonraki hedefinin de Abraham Anlaşması olduğunu gösterdi. Trump, Abraham anlaşması üzerinden soykırımcı İsrail’i, Arap ve Müslüman ülkelerle barıştırıp bölgenin ABD uzantısı egemen gücü haline getirmek olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yanıtladı: Gazze’deki görev gücünde TSK yer alacak mı?
“Firavunların savaş suçlarının hesaplarını mutlaka soracağız”
Soykırım suçu dolasıyla İsrail’e hiçbir tazminat hükümlülüğü koymadığı gibi yeniden inşanın bütün maaliyetinin Arap ve Müslüman ülkelere alaycı bir dil kullanarak yükledi. Kurmak istediği yeni sömürgeci sistemin işlevsel yapısı olan barış kurumunun başkanlığını tescil ettirdi. Tek tesellimiz Filistin’in halkının acılarına ve ambargoya bir süre ara verilmiş olması. O sıcak yemeklere kavuşmak için 2 yıl beklediler. Onuru korumayı ve azimle sabretmeyi dünyaya bellettiler. Firavunların savaş suçlarının hesaplarını mutlaka soracağız. Hakkınızı zalimlerden söke söke almanız için buradayız. Arkanızdayız sonuna kadar arkanızda olacağız.”
“Memleketim insanının hali içler acısı”
Davutoğlu, Türkiye ekonomisi ve vatandaşların durumuna değinerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Memleketim insanının hali içler acısı. Emekli, işçi, işsiz gençler perişan halde. Asgari ücret, 28 bin liralık açlık sınırının altında. Bir ailede iki emekli olsa yine de açlık sınırına ulaşmayı başaramıyorlar. Bir yandan İHA, SİHA, uçak gemisi diye sevinir, bu alandaki başarımız dertleri unutturmada kullanırken, milyonlardan oluşan bir yoksullar ordusu yarattık elbirliğiyle. Bu arada sevindirici bir çıkıştan da bahsetmek istiyorum. MÜSİAD Başkanı’nın ‘asgari ücret gerçek enflasyon üzerinden hesaplansın ve büyüme oranı da buna eklensin’ çıkışını çok olumlu buluyoruz. Buna desteğimizin tam olduğunu belirtmek isterim. ‘İşçinin hakkını alın teri kurumadan verin’ geleneğinin müdavimleri olduğuna inandığımız MÜSAİD’ı, başkanlarının bu çıkışının arkasında durmaya davet ediyorum. Emeklilere gelirsek! Türkiye’de bir emeklinin ortalama aylığı 340 Euro’yken, bizi kıskanan Almanya’da 1552 Euro, İspanya’da 1417, Hollanda’da 2003 Euro. Çalışan ve iş arayan emekli sayısı 8 milyona ulaştı. Emekli aylıkları asgari ücret seviyesine yükseltilmelidir ki geçtiğimiz günlerde yapılan bir ankette halkın neredeyse yüzde 80’i bu talebe onay vermekte. Tüm emeklilerin insanca yaşayabileceği ve adaletsizliğin ortadan kaldırıldığı bir intibak yasası yapılmalıdır.
“Yabancı futbolcu ve antrenörlerin vergi rekortmeni oldukları bir ülke haline geldik”
Vatandaş açlık sınırında yaşarken, milletin kaynakları bakın nereye gidiyor? Merkez Bankası Başkanı Plan Bütçe Komisyonu’nda açıkladı ki faiz yükümüz 1 trilyon 425 milyara ulaşmış. Yani faiz giderlerinde tam yüzde 85’lik bir artış yaşanmış. Şu hale bakın devlet dakikada 3.8 milyon faiz ödüyor. Günde ortalama 5.5 milyar demek bu. Adana Defterdarlığı’nın yayımladığı listeye göre; Montella, maaş ve huzur hakkı gelirlerinden toplam 60 milyon 814 bin 988 lira 12 kuruş vergi ödeyerek ilin vergi rekortmeni ünvanını elde etti. Birileri adının açıklanmasını gizlerken, birileri istisnalarla, vergi muafiyetiyle ödüllendirilirken, yabancı futbolcu ve antrenörlerin vergi rekortmeni oldukları bir ülke haline geldik.”
Arıkan: İsrail, bulunduğu her santimetrekare toprakta işgalcidir
Filistin topraklarında, İsrail işgalinin 77 yıldır devam ettiğini söyleyen Saadet Partisi Genel Başkanı Arıkan da grup toplantısında yaptığı konuşmada şunları söyledi:
“İşgal, katliam, soykırım ve savaş suçlarının faturasını sadece Netanyahu’ya kesip, işgalci İsrail’i görmezden gelmek tam da Siyonizm’in istediği şeydir. İsrail, en başından beri çocuk katilidir. İsrail, en başından beri soykırımcıdır. İsrail bölgede barışa ve huzura yönelik en büyük tehdittir. Ve üstüne basa basa söylüyorum. Filistin halkının yanında olmanın yolu; Filistin’i tanımak kadar İsrail’i tanımamaktan geçer.
“Trump; içi saman dolu bir barış güvercini”
100 yılı aşkın bir zamandır nerede kan ve gözyaşı varsa orada ABD parmağının olduğunu hepimiz biliyoruz. Hal böyleyken; küresel sermayenin ve sömürünün en besili taşeronu Trump, ‘barış güvercini’ olarak pazarlanıyor. Bütün dünyaya karşı korkunç bir tiyatro sahnelendi ve sahneleniyor. Şimdi bunu bir barış elçisi gibi göstermek; Bu dünyanın şahit olup olabileceği en büyük sahtekarlıklardan biridir. Sahneye o kadar özenmişler ki; İsrail ziyaretinde Netanyahu, Trump’a altından bir güvercin heykel hediye etti. Netanyahu’nun Trump’a hediye ettiği barış güvercininin gagası var, kanatları var. Ancak ruhu yok. Bu güvercin uçamaz, bu güvercin kimseye barış getiremez. Trump; içi saman dolu bir barış güvercinidir.”
Mısır’da “Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi” yapıldı, imzalar atıldı | Trump: 3 bin yıllık savaşı sonlandırdık
Arıkan’dan iktidara: Bölgenin yeni bir cehenneme dönüştürülmesine müsaade etmeyin
Kürsüden iktidara seslenen ve “İbrahim Anlaşmalarını bölgeye dikte ettirme anlamına gelen hiçbir adımı kabul etmeyin” diyen Arıkan, “Bölge yakında harika bir yer olacak’ denilerek, bölgenin yeni bir cehenneme dönüştürülmesine müsaade etmeyin. Gazzelilerin, ‘Gönüllü Yer Değiştirme Programı’ adı altında, zorla tehcir edilme planlarına engel olun. Sakın iktidarınızı devam ettirebilmek için böyle bir planın içerisinde yer almayın. Çünkü: ABD’nin ve İsrail’in içinde bulunduğu hiçbir anlaşmadan, barış çıkmaz. ABD’nin planından, bu coğrafyaya hayır gelmez. Biz, Trump’ın öncülüğünde yürütülen ve bölgeye ‘yeni bir dayatma girişimi’ olarak gördüğümüz bu planlara karşı çıkmayı; tarihi bir sorumluluk vicdani ve insani bir vazife olarak görüyoruz” diye konuştu.
“Yeni Anayasa’yı otokratik rejiminize zemin hazırlamak için mi istiyorsunuz?”
Yeni Anayasa tartışmalarına ilişkin konuşan Arıkan, “Böylesi bir dönemde sadece dış politikamızda değil, kendi iç düzenimizde de adaletin, hakkaniyetin ve ortak iradenin hâkim olması hayati önem taşımaktadır” dedi.
Arıkan, “Çok net şu soruları sormak istiyoruz: Siz bu yeni Anayasayı niçin istiyorsunuz? Demokratik bir Türkiye için mi, yoksa kendi otokratik rejiminize zemin hazırlamak için mi? Biz; sivil, dili ve içeriğiyle bugünü ve yarını kucaklayan, en önemlisi- 86 milyonun tamamının ‘İşte benim anayasam’ diyerek sahipleneceği, baş tacı edeceği bir Anayasa’nın en büyük destekçisi oluruz. Ancak, önce; mevcut anayasaya uyulmasını bunun neticesinde ortaya çıkan eksiklerin tartışılmasını bekleriz. Eski Anayasa, hukuka uymamak için bir bahane. Yeni Anayasa da iç politikayı dizayn edecek bir malzeme olmamalı” değerlendirmesini yaptı.
“Cumhurbaşkanı danışmanı olduğunu bildiğimiz bir zat, her pazar günü Meclis’e yön vermeye kalkıyor”
Arıkan, şunları kaydetti:
“Bu yeni anayasa ve demokratikleşme konusunda epey bir açıklama yapan ve Cumhurbaşkanı danışmanı olduğunu bildiğimiz bir zat, her pazar günü Meclis’e ve Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’na rol biçip yön vermeye kalkıyor. Bu arkadaş komisyonun başına atanmış bir ‘kayyım’ gibi davranıyor. Süreçte; ne konuşulacak, ne konuşulmayacak, bununla ilgili kendini yetki sahibi sanıyor. Arkadaşlar, şunu bir netleştirelim: Kimse, Meclis iradesinin üzerinde değildir. Kimse meclise yön veremez, çerçeve çizemez, ne yapacağını söyleyemez. Yeni Anayasa’dan bahsedenler, önce bu kayyum zihniyetinde bir çıksınlar. Bakın biz en başından beri şunu söyledik: İhtiyacımız olanı; ‘Terörsüz Türkiye’ tabiri ifade etmeye yetmiyor, Bizim ihtiyacımız olan ‘Yaşanabilir Türkiye’ ifadesidir dedik. Toplumsal barış ve huzuru bir örgütün silah bırakmasına indirgemenin çıkmaz yol olduğunu söyledik. Ancak gördüğümüz o ki; kendini kayyum sanan arkadaş toplumun farklı kesimlerinin hak ve özgürlüklere dair taleplerini dile getirmesini istemiyor. Komisyonun bu konulara giremeyeceğini iddia ediyor. İşte tam da bu anlayış, bu ülkeyi yaşanabilir olmaktan çıkarıyor.
“Kimse bizden keyfiliğin, kayırmacılığın ve hukuksuzluğun dayatılmasına da rıza göstermemizi beklemesin”
Kalıcı ve kapsayıcı bir çözüm; tutuklu başkanlardan, kayyım atanmış belediyelere; tutuklu gazetecilerden, adalet arayışında olan KHK’lılara; ev kirasını ödeyemeyen asgari ücretlilerden, atama bekleyen öğretmenlere; AVM’lerin kuşatması altında can çekişen esnaftan, her sezonu daha büyük zararla kapatan çiftçilere; engelsiz şehirler isteyen engelli vatandaşlarımızdan, şiddet görme endişesi taşıyan kadınlara; adalet arayışında olan herkesi sürecin dışında değil tam merkezinde konumlandırmakla mümkündür. Örgütün silah bırakması konusunda, kimsenin itirazı olmaz, olamaz da. Bununla birlikte hiç kimse bizden keyfiliğin, kayırmacılığın ve hukuksuzluğun dayatılmasına da rıza göstermemizi beklemesin.
“Evini kiraya verenlerden yüzde 20 stopaj demek, kiraların yüzde 20 artması demek”
Bu milletten, bu yıl sonuna kadar 12 trilyon 651 milyar vergi toplanacak. Bu verginin yüzde 85’ini dar gelirliler ödeyecek. Geçtiğimiz günlerde Hazine ve Maliye Bakanımız vergi konusunda çıktı; ‘az kazanandan az, çok kazanandan çok alacağız’ dedi. Üzülerek söylüyorum. Bu açıklama, bugüne kadar az kazanandan çok, çok kazanandan az vergi alındığının itirafıdır. Geçtiğimiz hafta sonu, evini kiraya verenlere yüzde 20 stopaj uygulanacağına dair bir düzenleme gündeme geldi. Sonra Hazine ve Maliye Bakanlığı hemen yalanladı. Biz aynı senaryoyu, yurt dışı çıkış harcında yaşamıştık. Sonra birden harçların yükseldiğini gördük. Umarız, bu konuda bir benzeri yaşanmaz. Çünkü evini kiraya verenlerden yüzde 20 stopaj demek, direkt kiraların yüzde 20 artması demektir. Ev sahibine getirilen, her yeni verginin konut ve kira fiyatlarını yükselteceğini bilmek için takdir edersiniz ki ekonomi bakanı olmaya gerek yok. İsrafla, yandaşla, faizle delinen bütçe vergiyle, yeni vergiyle, cezayla, yeni cezayla doldurulmaya çalışılıyor.
Arıkan: Biz enflasyonu Şimşek’in havalı tweetlerinde, TÜİK’in makyajlı rakamlarında değil; çarşıda, pazarda, kasapta görüyoruz
2025 bütçesinde vatandaşa kesilecek cezalardan elde edilmesi öngörülen toplam gelir 245 milyar 413 milyon lira olarak belirlenmişti. Peki, yılın ilk 6 ayında kesilen para cezalarının toplam tutarı ne kadar biliyor musunuz? 921 milyar lira. Öngörülenin yaklaşık 4 katı. 2 yıldır enflasyon hedefini tutturamayan iktidar, 2 yıldır faizi düşüremeyen iktidar, İş vatandaşa kesilecek cezaya gelince hedefi 6 ayda tutturmakla kalmıyor, 4 katına çıkarıyor. Ekonomi bakanı defalarca değişti, Merkez Bankası Başkanı da, ekonomi politikası da defalarca değişti, ama Türkiye’nin enflasyon gerçeği hiç değişmedi. Bunu bilerek, hissederek söylüyorum. Çünkü biz enflasyonu; Mehmet Şimşek’in havalı tweetlerinde, TÜİK’in makyajlı rakamlarında değil; milletin enflasyonu acı acı hissettiği çarşıda, pazarda, kasapta görüyoruz.
“Türkiye’nin en büyük banknotu 200 TL, sadece 268 gram kıyma ediyor”
Geçtiğimiz hafta Ankara’mızın göbeğindeki İskitler Pazarı’ndaydık. Aynı gün Cumhurbaşkanı Rize’de çocuklara 200 TL harçlık dağıttı. 200 TL, Türkiye’nin en büyük banknotu. Bununla pazara gittim ve sadece; Yarım kilo biber, 1 kilo elma, 1 kilo üzüm ve 1 tane kıvırcık alabildik. 2009’da piyasaya sürüldüğünde; 200 tl ile 5 gram altın alınabiliyorken, Bugün şu kıvırcıktan 5 tane alamıyorsunuz.
Pazardan sonra bu hafta kasaba da gittik. Türkiye’nin en büyük banknotu ile bir de kıyma alalım dedik. İşte arkadaşlar, Türkiye’nin en büyük banknotu ile alabildiğimiz kıyma bu kadar. Türkiye’nin en büyük banknotu 200 TL, sadece 268 gram kıyma ediyor. İşte en büyük banknot, yoksulluğun en büyük belgesi olmuş durumda. Şimdi soruyorum. 16 bin liraya mahkum ettiğiniz emekli ne yapacak, ne yiyip ne içecek? Çalışan emekli sayısı 2 milyonu aştı. Huzurevine yerleşmeyi bekleyen yaşlı sayısı 11 bini geçti. Bir soru daha: Avrupa’ya göre, 45 saatle en çok mesai yapan ama en düşük maaşı alan asgari ücretli ne yapacak, çocuğuna ne yedirip ne içirecek? Hani sayın Cumhurbaşkanı diyordu ya ‘nereden nereye.’ El hak doğru. Bu tablo karşısında söylenecek tek bir şey var; nereden nereye geldik. Bunların sebebi, ekonomiyi yönetenlerin çarşıya, pazara değil, Londra’ya, Washington’a, New York’a bakmasından kaynaklanıyor. İktidarın üretim değil, faiz odaklı ekonomi anlayışından kaynaklanıyor. Zengine hizmet, yoksula hezimet politikasıdır.” (ANKA)