Arap atının hikayesi: Kimlik savaşı

Arap atı, Arap kabileleri için yüzyıllar boyunca sadece bir binek değil, bir aile üyesi, bir onur simgesiydi. Taylar çadırlarda uyur, anne soyları hafızada tutulur, kabile şeyhinin mührüyle onaylanan “hücev” belgeleri atın asaletini belirlerdi. Kabileler için at, özgürlükle eş anlamlıydı; çölün sessizliğinde hayatta kalmak için bir ortaklık, bir kader birliği demekti.

MISIR’IN TAHAVİYE KABİLELERİ VE KAYIP BİR MİRAS

Bu kültürün en güçlü izleri bugün Mısır’ın Sharqia bölgesinde yaşayan Tahaviye kabilesinde görülür. Muhammed Ali Paşa’nın 1800’lerde yerleştirdiği bu kabile, hem Osmanlı ordusuna hem de 19. yüzyılda Batılı koleksiyonerler için dünyanın en saf Arap atlarını yetiştirdi. Yabancılar, özellikle Leydi Anne Blunt, bu atları görmeye köylere kadar gider, Arap atı efsanesinin temel taşlarını buradan dünyaya taşırlardı.

ATIN KÜRESEL BÜROKRASİYE TESLİMİ

20. yüzyıla gelindiğinde işler değişti. Kabile hafızası yerini devlet belgelerine, ardından da uluslararası standartlara bıraktı. 1970’te kurulan Dünya Arap Atı Örgütü (WAHO), bir atın “Arap” sayılmasını soy kütüğündeki kayıtlara bağladı. Böylece çöldeki hatlar, gerçek sahipleri ve tarihsel bağlamı bir kenara itilerek, kâğıt üzerinde tanımlanan bir kimliğe dönüşmeye başladı. Tahaviye gibi köklü hatlar, sisteme geç katıldıkları için büyük ölçüde dışarıda kaldı.

KÜLTÜREL HAFIZANIN UNUTULAN YÜZÜ

Modern Arap atları artık daha küçük, daha heykelsi ve çoğu zaman sadece gösteri için yetiştiriliyor. At, bir onur ve hayatta kalma simgesinden çıkarak, zenginlik göstergesine, elit çevrelere açılan bir statü aracına dönüştü. Oysa geleneksel anlayışta atlar şiirlere, savaşlara, kabile hikâyelerine ruh veren canlı bir kültür taşıyıcısıydı.

GERÇEK HİKAYENİN YAŞADIĞI YER

Bugün Yukarı Mısır’da hâlâ “el-Marmah” adı verilen halk gösterilerinde soy kütüğünde kaydı bile olmayan atlar yarışıyor. Bu bin yıllık gelenekte, sopa dövüşleri ve çöl biniciliği izleri hâlâ canlı. Belki de Arap atının gerçek hikâyesi, modern belgelerden çok bu tozlu meydanlarda yaşamaya devam ediyor.

Arap atı artık iki dünyada asılı duruyor: Biri çölün özgürlük ve onur mirası, diğeri küresel bürokrasinin kâğıt üstündeki kimliği. Hangi hikâyenin baskın çıkacağı ise hâlâ yazılmaya devam ediyor.