“`html
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, son dönemde kendilerine yönelik artan eleştiriler hakkında konuştu. Babacan, yaptığı açıklamada, “Bugünlerde bize görev biçenlerin sayısı arttı. Dedikoduların ardı arkası kesilmiyor. Ancak bu dedikoduları üretenlerin anlaması gereken bir gerçek var; biz, bu ülkenin yönetiminin tamamına talibiz. Çünkü ülkeyi yönetme konusunda en hazır olan bizleriz. Sadece ekonomik alanda değil, hükümetin tüm sorumluluklarında en detaylı hazırlıklara sahip olan bizleriz. İktidarın menfaat şebekesi dağıtılmadan bu ülkede gelir ve servet adaleti sağlanamaz. Bunu kavrayamayanlarla işbirliği yapmamız mümkün değildir,” dedi.
Ali Babacan, “Ekonomi yönetimine atanacağı” iddialarına karşılık verdi
Babacan, “AKP’den teklif aldı, iki bakanlık istedi” iddialarını kesin bir dille yalanladı: “Bu iddialar tamamen asılsız!”
Babacan, Yeni Yol grup toplantısında konuştu. Öncelikle, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan Tufan Erhürman‘ı tebrik ederek başladı.
Babacan, “Bu seçimlerde demokratik olgunluk gösteren ve kendi geleceğini belirleme iradesini bir kez daha ortaya koyan Kıbrıs Türk halkını tüm kalbimle kutlarım. Kıbrıs, bizim için milli bir davadır. Kıbrıs Türkü’nün iradesi, kimliği ve egemenliği asla tartışmaya açılamaz. Türkiye, geçmişte olduğu gibi gelecekte de garantör ülke olarak Kıbrıs Türk halkının güvenliği ve refahı için gerekli adımları atmaya devam edecektir,” diyerek ifadelerini sürdürdü.
Seçim sonuçları açısından adada çözüm perspektifinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini belirten Babacan, Türkiye’nin çözüm noktasında ilkeli bir tutum sergilemesinin, hem ulusal çıkarlar hem de bölge istikrarı açısından kritik olduğunu vurguladı.
“Biz, Kıbrıs’ta uluslararası hukukun gereğince garantör ülkeyiz”
Babacan, “Kıbrıs Türk halkının kendi sesiyle dünyaya duyurulabildiği, tanındığı bir gelecek hayal ediyoruz. Kalıcı ve adil bir çözüm talep ediyoruz.” diyerek şu açıklamalarda bulundu:
“Nihai çözüme ulaşana dek, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası alanda görünürlüğünü artırmak ve doğrudan ticari ve kültürel temsil kararlarını çeşitlendirmek için çaba sarf etmek önemli olacaktır. Bu çaba, yalnızca savunmacı bir yaklaşım değil, aynı zamanda proaktif bir Kıbrıs politikası olmalıdır. Bazı kişiler ‘Türkiye çok mu müdahale ediyor?’ sorusunu soruyor. Biz, Kıbrıs’ta uluslararası hukukun gereği olarak garantör ülkeyiz, kefiliz. Bu sorumluluğun gereğini yerine getirmekten kaçınmayız.
“KKTC, Türkiye ile güçlü bir koordinasyon içinde her türlü sorunu aşabilir”
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye arasındaki ilişkilerin her zaman özel bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Babacan, “Doğu Akdeniz’deki istikrar, çok taraflı ve adil bir düzen kurulmasıyla sağlanabilir. Kıbrıs Türkü’nün adanın tamamı üzerinde hak sahibi olması, her iki tarafın menfaatine olacaktır. Türkiye’nin ve Kıbrıs Türkü’nün dışlandığı hiçbir müzakere kalıcı bir çözüm üretemez. Bu gerçek, göz ardı edilmemelidir. Ayrıca, Kuzey Kıbrıs’ın kumar, uyuşturucu ve kara para ile anılan bir yer olmaktan çıkıp, Akdeniz’de hukukun egemen olduğu bir fırsatlar ülkesi haline gelmesi gerektiğini düşünüyorum. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye ile uygun bir işbirliği içerisinde her tür sorunu çözebilecek yetkinliğe sahiptir.”
“Ateşkes mutabakatı sevindirici”
Babacan, Gazze’de geçici bir ateşkesin sağlanmasının, insani yardımların ulaşımı ve Gazze’nin yeniden inşa sürecini açığa çıkarması bakımından umut verici olduğunu vurgulayarak, “Birleşmiş Milletler’in yanı sıra Türkiye, Mısır ve Katar gibi ülkelerin bu sürece dahil olması, bölgesel diplomasi kanallarının etkinleşmesi adına önemli bir adımdır,” diye belirtti.
Babacan, ateşkes durumuna rağmen, hak ihlalleri yaşandığını hatırlatarak, Gazze’den gelen haberlere göre ateşkesin ilan edildiği günden bu yana İsrail’in 80 askeri saldırıda bulunduğu, 97 Filistinlinin yaşamını yitirdiği ve 230’dan fazla kişinin yaralandığını kaydetti.
“Komisyon nihai rapor aşamasına geçmeli”
Milli Dayanışma Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nun bugüne kadar değerli dinlemeler gerçekleştirdiğini belirten Babacan, şunları ifade etti:
“İçeriğini onaylayalım ya da onaylamayalım, komisyonun dinlediği konuklarla ifade edilen görüşlerin demokratik bir olgunluk ile kayda geçirilmiş olmasını olumlu buluyoruz. Artık komisyon nihai bir rapor aşamasına geçmelidir. Gecikmeyelim, hayırlı işler yapalım. Bu rapor, örgütün feshi ile ilgili bir hukuk çerçevesi oluşturacak ve komisyonun çalışmalarını daha etkin bir hale getirecektir. Gelecek aşamada, komisyonun demokrasi, temel haklar ve özgürlükler konusunda bir bakış açısı sunmasını bekliyoruz. Zira, komisyon bugünlerde yaptıkları dinlemelerle bu konular üzerine yoğunlaşmaktadır.
“Polisimiz düşman olarak gösterilemez”
Bu süreçte, büyük bir hassasiyetle hareket edilmesi gerektiğine işaret eden Babacan, “Siyasi partilerin çok dikkatli olması gereken bir dönemdeyiz. Kardeşlikten bahsediyorsak, barış dilini kullanmalıyız. Toplumun sinir uçlarıyla oynayan sözlerden kaçınılmalı. Kimse bizim polisimize ya da askerimize düşman diyemez. Bu tür söylemlere karşı durmalıyız,” şeklinde konuştu.
“Gerçekten aç olan bir millet var”
Babacan, Türkiye’de geçim derdinin gittikçe büyüdüğünü belirterek, “Milletimiz gerçekten zorluk çekiyor. devlet desteği olmadan her sektör neredeyse zor durumda. Ülkede, halkın kazanımlarını, devlete çöreklenmiş menfaat şebekesi alıyor,” dedi.
Babacan, Türkiye’deki servetin %40’ının, nüfusun sadece %1’inin elinde bulunduğunu ve bu oranın oldukça yüksek olduğunu vurgularken, “Fakir yarısı, toplam servetin sadece %4’üne sahip. Ülkede büyük bir servet taşıma durumu yaşanıyor. Zenginden alıp fakire verilmesi sağlanmadıkça, rekabetçi sektörler giderek küçülüyor. Maliyetlerin artırılması ve döviz kurlarındaki sabitlemeler sanayimizi zora sokuyor. Birçok sektör zarar etmekte ve ihracat yavaşlamaktadır,” diye ekledi.
“Başını sokacak bir ev bulmak zorlaşıyor”
Babacan, mevcut durumla ilgili olarak, “Halkın geçim derdi ortada,” diyerek devam etti:
“Asgari Ücret Komisyonu ilk toplantısını bu hafta gerçekleştirdi. Herkes bu kararı merakla bekliyor. Bu masa için asgari ücret sadece bir rakam olabilir. Ancak bizim için bu, bir ailenin sofrasıdır, bir çalışanın onurudur. Daha önce de belirttiğimiz üzere sabit gelirli vatandaşlarımıza ‘sabır’ demek, onların emeklerini görmezden gelmektir. Bu nedenle asgari ücret, yaşam standartlarını yükseltecek gerçek bir düzeyde belirlenmelidir. İktidara bir çağrıda bulunmak istiyorum; lütfen eğip bükülen rakamları bırakalım. Asgari ücreti, gerçek enflasyon baz alınarak belirleyin. İnsanların satın alma gücü düştü, fiyatlar yükseliyor, borçlar giderek artıyor. Gençler iş bulamıyor. ‘Aile Yılı’nda evlenin, yuva kurun’ diyorlar fakat insanlar ev almayı bırakın, kirasını dahi karşılayamıyor. Enflasyonun en büyük bileşenlerinden biri barınma maliyetidir. Artık pek çok vatandaşımız için başını sokacak bir ev bulmak imkansız hale geldi.
“Ülkeyi yönetenler hatalarının bedelini millete ödettiriyor”
Kış yaklaşırken, ısınmak için para gerekir değil mi? Elektrik, doğal gaz ve gıda fiyatları hızla yükseliyor fakat maaşlar bu artışlara yetişimiyor. İktidarın uyguladığı ekonomik politikalar, sabit gelirli vatandaşları eziyor. En alttaki kitleyi zenginleştirmeden, sadece zengin bir avuç insan için geçerli bir ekonomik sistemin sağlanması mümkün değildir. İktidar sahiplerinden samimiyet bekliyorum. Lütfen, asgari ücreti adil bir zeminde belirleyin. Gerçeklerle yüzleşin artık. Hukuk ve yargıyı siyasi bir araç olarak kullanıyorsunuz. Vatandaşın güveni sarsıldığında, kur korumalı mevduat uygulamaları, karşılıksız para basımı ve enflasyon artışı yaşandı. Bütçenin büyük bölümünü faize ayırıyorsunuz. Üretimi göz ardı ediyorsunuz. Sorunların çözümü, samimiyetle yüzleşmekten geçer. Gizlediğiniz her hatanın bedeli vatandaşa ağır bir fatura olarak dönüyor. Ekonomi, sadece sayısal bir oyun değil; insan onurunu koruma meselesidir. Sadece birkaç kişinin daha zenginleşmesine yönelik politikalar, gerçekte zulümdür. Türkiye’nin gerçek ekonomik temellerinin, şeffaflık, adalet ve gerçekçi politikalar üzerine kurulması gerekmektedir.
“2026 bütçesinde toplanacak her 100 liranın 21’i faize gidecek”
Yeni ekonomi yönetimi göreve başlayalı 2,5 yıl oldu. Bu süreçte ne tür tasarruf adımları atıldı? Aklınıza gelebilecek hiçbir şey. 2026 bütçesinde toplanacak her 100 liralık verginin 21’i faize harcanacak. Bu son 10 yılın en yüksek oranı. Yani, yeni gelecek vergilerin asıl amacı, artan faiz yükünü karşılamak. Bu, milyonlarca insanın vergisini bir avuç insana aktarmaktır. Gerçekten yazık bu duruma. Bir bakkalda bile çalışmamış olanlar, bu ülkenin ekonomisini yönetiyorlar ve bu elbette ki başarısızlığa yol açacaktır.
“Ülkeyi yönetmekten bahsediyorsak, tevazu göstermeyeceğiz”
Dikkatimizi çeken bir durum var; şimdi bizlere görev yükleyerek sıklıkla eleştiriler yöneltiyorlar. Dedikoduların sayısı çoğaldı. Ancak bu dedikoduları üretenler, ülke yönetiminin tamamına talip olduğumuzu anlamalı. Çünkü en hazır olan biziz. Her alanda hazırlık yapan bizleriz. Her sorunun çözümü bizde mevcut. Her alanda profesyonel kadrolar bizde bulunuyor. Eğer mesele ülkeyi yönetmekse, bu konuda taviz vermeyeceğiz. İddia ediyorum ki, iktidar partisinden veya ana muhalefetten daha fazla hazırlığımız var. İtirazı olan varsa, hodri meydan.”
“Adalet ve hukukun olmadığı bir ülke sorunlarını çözemeyecek”
Sadece kameraların karşısına geçip, 5 saat eğitim, istihdam konularını tartışalım. Siz de anlatın, biz de anlatalım. Kim daha yeterli? Bunu millet değerlendirsin. Var mısınız? 5 saat dijital dönüşüm, teknoloji, yargı reformu ve tarım konularını tartışalım. Her şeyden önce biliyoruz ki, bu ülke adalet olmadan hiçbir sorunu çözemeyecek. Şeffaflık ve fırsat eşitliği olmadan, ülke olarak refah seviyemizi yükseltmemiz mümkün değildir. İktidarın menfaat gruplarını dağıtmadan, gelir ve servet adaleti sağlanamaz. Bu gerçeği kavrayamayanlarla anlaşma yapmamız imkânsızdır. Sağlam adımlarla ilerlemeye devam edeceğiz. Doğru bildiğimiz yoldan ayrılmayacağız.”
Babacan, konuşmasının sonunda, gelecek hafta 102. yıl dönümünü kutlayacak olan Cumhuriyet Bayramı için, “Başta Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını ve şehitlerimizi rahmetle anıyorum. 102 yıllık bu yolculukta ülkemizin gelişmesi için emek veren herkese teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi. (ANKA)
“`